EŞCİNSEL BİLİNÇ:
Eşcinsel olmanın eleştirel gücü yalnız bir cinsel pratiği ötekine tercih etmek olamaz. Eşcinsel olmak, toplumda cinsel hazzı düzenleyen reçeteler karşısında olduğu kadar karşıcinsel toplumun siyasal ve toplumsal yapısı karşısında da eleştirel bir tavır takınmak demektir.
EŞCİNSELLİK:
“Homosexuality” teriminin birebir çevirisidir. Zamanında bir tıp terimi olarak tanımlanmıştır. Kadın ya da erkek, kişinin erotik, cinsel, duygusal açıdan kendi cinsine yönelik olma durumudur. Toplum genelinde ve bazı ruh sağlığı profesyonellerindeki kanının aksine eşcinsellik ile transseksüalizm veya transvestik davranış birbirinin uzantısı, örneğin transseksüalizm eşcinseliğin daha aşırı bir şekli değildir. Bunlar ayrı düzlemlere ait olgulardır.
EŞCİNSEL OLUVERME SENDROMU:
Birçok filmin eşcinselliğe yaklaşımlarını karşılamak için Andrea Weiss tarafından bir karşı çıkış olarak kullanılan “eşcinsel oluverme sendromu” adlı kavram birçok yanılsamayı görmemize yardımcı oluyor. Yok etme başarılamayıp görmezden gelme işe yaramayınca, geriye yok edilmek istenileni sistem içi kılma devreye girer. Bu durumda eşcinsellik, egemen ideoloji içinde eritmenin bir yolu olarak, salt cinsellikle sınırlandırılır ve hayatın diğer alanlarına taşınmasına izin verilmez. Weiss’a göre “Yatak odasının ötesinde bir eşcinsel kültür, kimlik ve tarih tehdit olmadığı sürece, insanların yatakta ne yaptığını görmezlikten gelebilir egemen ideoloji.” Yine Weiss’in filmlerinden kalkarak ortaya koyduğu bu durum, eşcinselliğe yaklaşımlarının radikal gibi gözüktüğü birçok örneğin öz itibarıyla eşcinselliği yatak odasıyla sınırlandırdığını gösteriyor.
GAY:
Bu terım, eşcinsel kurtuluş hareketiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Başlangıçta hem kadın hem erkek eşcinselleri kapsayan bir kelime olmakla beraber, günümüzde bunu sadece erkek eşcinseller kendileri için kullanmaktadırlar. Bu süreçte, “homoseksüellik”ten politik bir kopuş olarak tanımlanmıştır. “Homoseksüel” kelimesi, tıp tarafından tanmlanmış olduğu halde, “gay” kelimesi, aynı cinsten insanların birbirlerine karşı duygusal, erotik, cinsel yönelimleriyle yarattıkları hayat tarzını tanımlamak için, eşcinsel bireyler tarafından ortaya konmuştur. Bu kelimenin, Türkçe’ye, İngilizce’den olduğu gibi alınması 80′lere rastlar.
LEZBİYEN:
Eşcinsel kadın şair Sappho’nun yaşadığı Lesbos (Midilli) adasının isminden türetilmiş bir terim olup, duygusal, cinsel, erotik yönelimleri kendi cinsinden bireylere karşı olan kadınları tanımlamak için kullanılmaktadır.
BİSEKSÜEL:
Duygusal, erotik ve cinsel yönelimlerini kendi cinsine ve aynı zamanda diğer cinse yönelten kadın ya da erkek.
HOMOFOBİ:
Bu terim, eşcinsellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Bir tür kaygı ve korku ifadesidir.
HETEROSEKSİZM:
Bir tür ırkçılıktır. Kadınlara yönelik ayrımcılık olan seksizmin (cinsiyetçilik), heteroseksüel olmayanlara yönelik halidir. Heteroseksizm, heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak görme ve biricik varoluş biçimi olarak dayatma halidir.
HETEROSEKSİST:
Heteroseksizmi savunan kişidir. Heteroseksüellik dışında hiçbir varoluşu kabul etmez ve heteroseksüel olmayanlara şiddete varan fizik ya da psikolojik terör uygular.
HETEROSEKSÜELLİK:
Bireylerin, cinsel, duygusal ve erotik olarak karşı cinsten kişilere yönelmiş olma halidir. Kendiliğinden ve zorunlu olarak, toplumda egemen varoluştur. Bu kendiliğinden ve zorunluluk hali, heteroseksüel bireylerin kendilerini “heteroseksüel” olarak tanımlamalarına bile gerek duyurmamaktadır. Bu durumdaki bireyler, kendini “eşcinsel” ya da “heteroseksüel olmayan” diye tanımlayan bireylerin ortaya çıkmasını kavrayamamakta, “homofobik” ve “heteroseksist” olabilmektedir. Doğal olarak bu durum, bütün heteroseksüellerin heteroseksist olduğu anlamına gelmemektedir.
TRANSSEKSÜELLİK:
Karşı cinse ait olma, karşı cinse benzeme isteği, kendisini karşı cinsten biriymiş gibi hissetme.
TRANSSEKSÜEL:
Hem erkek hem de kadın için geçerli. Yani kişi biyolojik açıdan erkek olduğu halde kadın olmayı isteyebilir, kadın olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Ancak transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelime. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesi. Bu yüzden transseksüelleri dış görünüşlerinden belirlemek söz konusu değil. Çünkü kendilerini karşı cinsten hissettiklerini dış görünüşlerine her zaman yansıtmazlar.
TRAVESTİ:
Daha çok dış görünüşle ve davranışlarıyla karşı cinse ait olma isteğini hissettirir. Halk arasında travesti dendiğinde daha çok kadın kılığındaki erkekler akla gelse de travesti kelimesi aslında hem erkek hem de kadın için geçerli. Travestiler, karşı cinsin eşyalarını kullanmaktan, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giymekten, ait olmak istediği cinsin davranışını sergilemekten zevk alan kimseler. Yani bir travestiyi dış görünüşü ve davranışlanndan tanımak mümkün. Halk arasında ameliyatla kadın olmamış, yalnızca dış görünümü ve davranışlarıyla kadın kimliğine bürünenleri; transseksüel de giyim ve davranışlardan öte ameliyatla kadın olanları belirlemek için kullanılan yerleşmiş kelimeler olmasına rağmen aslında ameliyat olmuş ya da olmamış kadın veya erkek için böyle bir ayrıma gidilecek bir kelime yok. (Bazı travestiler heteroseksüel de olabilir)
TRANSFOBİ:
Bu terim, travesti ve transseksüellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Biyolojik cinsiyetinden dolayı kendisinden beklenen seksüel ve toplumsal rollere uymayarak cinsiyet değiştirenlere karşı bir tür kaygı ve korku ifadesidir.
STONEWALL:
29 Haziran 1969 gecesine gönderme yapar. 0 gece New York’taki küçük bir gay barın (Stonewall) uzun süredir polis tacizine maruz kalan müşterileri bir baskın sırasında saldırıya karşılık verdiler. Başkaldırıları iki gece sürdü ve dünyadaki eşcinsel imajının bir parçası haline geldi. Stonewall, topluma karşı birleşik gay hareketinin simgesi haline gelmiştir ve çoğu Gay Pride (Eşcinsellik Gururu) kutlamasında anılmaktadır.
GÖKKUŞAĞI bayrağı (THE RAINBOW FLAG):
Gay topluluğu içindeki çeşitliliği simgeler. Aynı zamanda, Rainbow Coalition gibi birçok ilerici siyasal hareket tarafından Amerikan toplumunun tüm kesimlerinin birleşmesini ifade etmek için kullanılmıştır.
THE LAMBDA (Yunanca L Harfi):
New York Gay Aktivist Birliği tarafından 1970 yılında gay özgürleşmesinin simgesi olarak tasarlandı. 1974 yılında Edinburg’daki (İskoçya) Gay Haklan Kurultayı’nda, gay özgürleşmesinin uluslararası simgesi olarak benimsendi. Kimi kaynaklara göre bu simge işbirliğini (synerge) ifade ettiği için seçildi. Sinerji, bütünün kendisini oluşturan bağımsız parçalardan büyük olduğu anlayışıdır. Başka bir kaynak, bu simgenin Liberation (özgürleşme) sözcüğünün ilk harfi olduğu için seçildiğini belirtir.
0 yorum:
Yorum Gönder