Cinsel yönelim nedir?
Cinsel yönelim cinselliğin dört bileşeninden biri olup herhangi cinsten birine karşı süregelen duygusal, romantik, cinsel etkileşimdir. Cinselliğin diğer üç bileşeni de biyolojik cinsiyet, cins kimliği (psikolojik açıdan dişi veya erkek olma) ve sosyal cinsiyet rolüdür (kültürel normlara dayandırılırsa erkeksi veya kadınsı olma). Genel olarak üç tür cinsel yönelim bulunmaktadır: eşcinsel, hemcinslerinden etkilenme; Heteroseksüel, diğer cinsten etkilenme; ya da biseksüel, her iki cinsten etkilenme. Eşcinsel kişiler bazen gay(gey okunur)(hem kadın hem erkek) ya da lezbiyen (sadece kadın) olarak da adlandırılır. Cinsel yönelim cinsel davranıştan farklıdır çünkü kişinin kendi düşünce ve duygularıyla ilgilidir. Kişiler cinsel yönelimlerini davranışlarıyla belli edebilirler veya etmeyebilirler.
Bir kişinin herhangi bir cinsel yöneliminin olmasına ne sebep olur?
Bilim adamları bir kişide herhangi bir cinsel yönelimin nasıl oluştuğunu tam olarak anlayamamışlardır. Cinsel yönelimin oluşmasına sebep olabilecek birçok teori ortaya atılmıştır: genetik, doğuştan hormonsal veya çocukluktaki deneyimler gibi. Fakat birçok bilim adamı cinsel yönelimin erken yaşlarda karşılaşılan karmaşık biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin birbiri ile etkileşimiyle şekillendiği görüşünde hemfikirler.
Cinsel yönelim bir seçim midir?
Hayır. Cinsel yönelim birçok insanda henüz cinselliği yaşamamışken, ergenliğin ilk dönemlerinde ortaya çıkar. Bazı insanlar uzun süre eşcinselliğini heteroseksüelliğe dönüştürmeye çok çalıştığını fakat başarısız olduğunu belirtmiştir. Bu sebeplerden dolayı psikologlar cinsel yönelimin birçok insan için istediğinde değiştirebileceği bilinçli bir seçim olmadığı görüşündeler.
Eşcinsellik bir ruh hastalığı veya duygusal sorun mudur?
Hayır. Psikologlar, psikiyatristler ve diğer ruh sağlığı uzmanları eşcinselliğin bir hastalık, ruhsal bozukluk veya duygusal sorun olmadığına karar verdiler. Son 35 yılda yapılan daha objektif çalışmalar bize eşcinselliğin duygusal veya sosyal sorunlarla ilgisi olmadığını göstermiştir. Eşcinsellik geçmişte bir hastalık olarak görülüyordu çünkü ruh sağlığı uzmanlarının ve toplumun eşcinsellik konusunda önyargılı bilgileri vardı. Bunun sebebi de birçok çalışmanın sadece terapideki eşcinselleri kapsamasıydı. Halbuki araştırmacılar terapide olmayan eşcinselleri araştırdığında eşcinselliğin bir ruh hastalığı olmadığı anlaşıldı. 1973’te Amerikan Psikiyatri Derneği yapılan yeni araştırmaları önemli buldu ve eşcinsellik terimini ruhsal ve duygusal bozukluklar listesinden çıkardı. 1975’te de Amerikan Psikoloji Derneği de bunu destekleyen kararlar aldı. Her iki dernek de eşcinsellik ile hastalık ilişkilendirilmesini sonlandırmak amacıyla ruh sağlığı uzmanlarını uyardı. Bu karar yapılan yeni araştırmalarla her iki kurum tarafından tekrar onaylandı.
Eşcinseller iyi birer ebeveyn olabilir mi?
Evet. Heteroseksüel ve eşcinsel bireylerin yetiştirdiği çocuklar üzerine yapılan araştırmalarda karşılaştırılan çocuklar arasında zeka durumu, psikolojik ve sosyal durum, arkadaş ortamındaki popülerlik, sosyal cinsiyet rol kimliği gelişimi ya da cinsel yönelim oluşumu açısından hiçbir gelişimsel fark görülememiştir. Eşcinseller hakkında diğer bir yanlış inanç da eşcinsel erkeklerin, çocuklara heteroseksüel erkeklerden daha çok cinsel tacizde bulunduğudur. Eşcinsellerin çocuklara sarkıntılık etmeye heteroseksüellerden daha yatkın olduklarına dair hiçbir kanıt yoktur.
Neden bazı insanlar eşcinsel olduklarını başkalarına söylerler?
Çünkü onların bu yanlarını başkaları ile paylaşmaları ruh sağlıkları açısından önemlidir. Gerçekte eşcinsellerin kişilik gelişim sürecinin, genelde ‘açılmak’ olarak adlandırılır, psikolojik ilerlemeyle yakından ilgisi olduğu anlaşılmıştır. Eşcinselin kişiliği yapıcı oldukça, ruh sağlığı daha iyiye gitmekte ve kendine güveni artmaktadır.
Neden bazı eşcinseller için ‘açılmak’ zordur?
Eşcinsellerin üzerlerindeki yanlış stereotiplemeler ve mazur olmayan önyargılar sebebiyle, açılmak, eşcinsellere duygusal rahatsızlık veren zorlu bir süreç haline gelebilmektedir. Eşcinseller hemcinslerinden hoşlandıklarını anladıklarında kendilerini ‘farklı’ ve ‘yalnız’ hissederler. Açıldıklarında da aile, arkadaş, iş arkadaşı ya da dini kurumlar tarafından reddedilmekten korkabilirler. Şiddet ve ayrımcılık tehdidi eşcinsellerin gelişimi için engeldir. 1989’daki ulusal bir araştırma, eşcinsel oldukları için erkeklerin %5’inin, kadınların da %10’unun küfre ve fiziksel şiddete , toplamın %47’sinin de ayrımcılığa maruz kaldığını raporlamıştır. Diğer araştırmalar da yüksek oranlarda şiddet ve ayrımcılığın varlığını belirtiyor.
Eşcinsellerin kendilerine karşı olan önyargı ve ayrımcılığı yenmelerinde nasıl yardımcı olunabilir?
Eşcinsellere karşı olumlu düşüncelere sahip kişiler en az bir tane eşcinseli yakından tanıdıklarını belirtiyorlar. Bu sebeple psikologlar eşcinsel gruba yönelik olumsuz tutumun sebebinin eşcinsellerle yaşanmış herhangi bir olayla oluşmadığına , stereotipler ve önyargılarla oluştuğuna inanıyorlar. Diğer azınlıklarda da olduğu gibi şiddet ve ayrımcılıktan korunmak çok önemli. Bazı eyaletler cinsel yönelim sebebiyle bir kişiye saldırmayı ‘nefret suçu’ sayıyor ve sekiz eyaletin de cinsel yönelim ayrımcılığına karşı yasaları bulunuyor.
Terapiyle cinsel yönelim değişebilir mi?
Hayır. Eşcinsel yönelimin bir hastalık olmamasına ve eşcinsel bireyleri heteroseksüel yönelime değiştirmenin hiçbir bilimsel gerekçesi olmamasına rağmen, bazı bireyler kendilerinin ya da başkasının(örneğin çocuklarının) cinsel yönelimini değiştirme arayışı içine girebilirler. Böyle bir terapiyi yapan bazı terapistler hastalarının cinsel yönelimini değiştirdiklerini (eşcinselden heteroseksüele) raporlamışlardır. Yakından ve detaylı inceleme bu raporların pek çok yönden şüphe yarattığını gösteriyor: pek çok yargı ruh sağlığı uzmanlarından çok cinsel yönelim hakkında ideolojik fikirlere sahip olan kurumlar tarafından öne sürülmüş; tedaviler ve getirileri zayıf belgelerle kanıtlanmış; ve tedaviden sonraki hasta takip süresi çok kısa tutulmuş. 1990’da Amerikan Psikoloji Derneği değiştirme terapisinin işe yararlılığı konusunda hiçbir bilimsel bulgunun olmadığını ve bu terapinin yarardan çok zarar verdiğini belirtmiştir. Bir kişinin cinsel yönelimini değiştirmek sadece cinselliğini değiştirme meselesi değildir. O kişinin duygusal, romantik ve cinsel hislerini, ayrıca sosyal kimliğini ve öznelliğini değiştirmeyi gerektirir. Bazı ruh sağlığı ilgilileri cinsel yönelimi değiştirmeye yeltense de diğerleri, hastalık olmayan ve tamamen insanın kişiliğine ait bu özelliğini değiştirme denemelerinin etik olup olmadığını tartışıyorlar. Eşcinsellerin hepsi cinsel yönelimlerini değiştirecek terapiye ihtiyaç duymuyor. Eşcinseller de herhangi biri gibi herhangi bir sebepten tedavi isteyebilir. Bununla birlikte açılmayla ilgili yardım veya önyargı, şiddet ve ayrımcılıkla baş etmeyle ilgili psikolojik destek isteyebilirler.
Eşcinsellik hakkında daha bilgili olmak toplum için neden önemlidir?
Tüm insanları cinsel yönelim ve eşcinsellik hakkında eğitmek önyargıları silecek gibi görünüyor. Eşcinsellik hakkında doğru bilgi özellikle cinsel kimliğini sorgulamakta olan gençler için çok önemli. Bu bilgilere ulaşmayla insanların cinsel yöneliminin değişeceği korkusu yersizdir.
*www.apa.org/topics/orientation.html kaynağından çeviridir.
Çeviren: Onur Poyraz
0 yorum:
Yorum Gönder